“Her kes özgür olana kadar, hepimiz köleyiz.”
Köleliğe baş kaldırmışlardı. Her ikisi
iyi dövüşen birer köleydi. Şimdi uzaklarda bir nehrin kıyısında oturup
dinleniyorlardı. Kendilerini o bataklıktan kurtarmışlardı ama geride yakınları
vardı. Bir türlü özgürlüğün daha iyi olduğunu anlatamadıklarından mı, yoksa
onların başaracaklarına inanmadıklarından mı geride kalanlar…
…
Acıkmışlardı. Yiyecek bir şeyler
bulamazlarsa bir kaç gün sonra güçleri kalmaz ve birkaç haftaya da
ölebilirlerdi. Önlerinde 2 seçenek vardı: Ya geri döneceklerdi. Ya da sonunda
ölüm bile olsa yollarına devam edeceklerdi. En azından suları vardı. Devam
ederlerse ihtiyaçları olan birçok şeyi de bulacaklarına inanıyorlardı.
…
2 gün sonra ıssız bir çiftlik buldular.
Eski küçük bir ev vardı. Daha genç olanı içeriğe geçti. 'Kimse yok mu?' - diye
seslendi. Ses yoktu. Birileri vardıysa da belki de korkutan saklanmıştı. Ama
kimden korkacaktı ki bu özgür yurtta?
Diğeri çiftliğe göz gezdirdi, belki yemek
için bir şeyler bulurum diye. Dişe dokunur bir şey bulamadan eve girdiğinde arkadaşını
uyurken buldu.
…
'Ne o? Buraya yatmaya mı geldik?' Onu
uyandırdı.
'Pardon ya, dalmışım bir az.'
'Bir az mı? Kaç saattir uyuyorsun.'
'Öyle mi ya?'
'Kalk. Gidelim. Pek tekin bir yere
benzemiyor. Yiyecek bir şey de yok zaten. Biraz daha yürüyelim.'
'Gidelim. Gidelim de ama nereye kadar?'
Hikayelerinizi kitap haline getirmeyi düşünüyor musunuz?
YanıtlaSilGerçi şu devirde pek fazla kitap okuyan yok ama ben bu blogunuz okuyucusu olarak, bu sayfadaki hikayeleri kitap halinde görmeyi çok isterim.