6 Eylül 2020 Pazar

İş Arayışı - 2

 - Maalesef, seni işe alamıyoruz, Burakcığım. Eğitimin çok iyi gözüküyor. Sorularıma tutarlı yanıtlar veriyorsun. Ama bize deneyimli bir muhasebeci gerekiyor.

- Anladım.

- Umarım yanlış anlamadın. Deneyimsizsin demek istemedim. Sadece, biz öyle birisini istiyoruz ki, gelsin muhasebe sistemimizi rayına oturtsun. Bizden öğrenerek iş yapmasın. Bize kendi bilgi ve deneyimleriyle katkı sağlasın.

- Hayır. Sizi doğru anladığımı düşünüyorum. Siz de haklısınız. Anlaşılan, doğru dürüst bir sistem yok. Onu oluşturacak profesyonel bir muhasebe uzmanı arıyorsunuz. Aslında böyle profesyonel hizmetler sunan şirketler var. Onlarla anlaşsanız. Gelip A’dan Z’ye finansal işlemlerinizi yapsınlar.

- O kadar da değil. Bizim sistemimiz sağlam. Biz yılların firmasıyız. Birkaç yıl bu işle uğraşmış bir eleman da işimizi görür. Hem biz zaten ona öğretiriz. Bizim iç işlerimizi bilerek gelmeyecek ki. Burada bizden öğrenerek yapacak bu işi. Hem…

- Anlaşıldı. Bana müsaade o zaman. Ben gidiyim yıllanmamış ve daha makul istekleri olan şirketlerde şansımı deneyim.

- Tabii, tabii, çıkabilirsin.

Bu ve benzeri diyaloglar. Her mülakatta aşağı yukarı benzer bir tabloyla karşı karşıya kalıyor. Bazıları daha sert. Bazıları nazikçe reddediyordu iş başvurularını. Mezun olalı 2 yıl oldu. Hala aramaya devam ediyordu.

Geçen hafta bir iş ilanı gözüne takıldı. Büyük bir şirketti. Acil muhasebeci arıyorlardı. Herhalde bunlar da almaz diye başvurmak istemedi. Sonra biraz araştırdı. Galiba eski muhasebeciyi bir sorundan dolayı kovmuşlar. Belki de alabilirler. Hem iç muhasebe işidir. Belki deneyim istemezler. Bu düşüncelerle başvuruyu yaptı.

Bugün aradılar ve yarın için mülakata çağırdılar. Heyecanlandı. Herhalde Özgeçmişini incelemişler. Ve deneyimsiz olduğunu görüyorlar. Normalde İnsan Kaynakları iş ilanını tam incelemeden başvuruyu yapan adaylara kızarlar. Ama çoğu şirketler Özgeçmişleri doğru dürüst incelemeden mülakata çağırıyorlar sanki. Deneyimsiz olduğunu gördükleri halde çağırıyorlar. Sonra da ‘deneyimsiz’ olduğu için eliyorlar.

‘Neyse, geçmişi geçmişte bırakıyım en iyisi. Sadece yarınki mülakata odaklanayım.’ diye mırıldandı.

Sabah bir şeyler atıştırıp çıktı. Biraz yürüyüp metroya girdi. Tren geldi. İçeri geçip birisinin yanında oturdu. Biraz gittikten sonra yanındaki adam öğrenci olup olmadığını sordu. Böylece konuşmaya başladı Uğur beyle. 2 yıldır mezun olduğunu, iş aradığını, şimdi de iş için gittiğini anlattı. O da iş mülakatına gidiyormuş. Hem de aynı şirkete. Hem de çok deneyimli birisi.

‘Hayırlısı’ – diye düşündü. ‘İşi alamasam bile en azından deneyimli bir muhasebeciyle arkadaş olurum.’

Konuşa konuşa şirkete geldiler. Önce kendisi girdi. İçeride 3 kişi vardı. İşle ilgili birkaç soru sordular. Yanıtladı. Sonra muhabbet edermişçesine konuşmaya başladılar. Son olarak Filiz Hanım sordu:

- Burak Bey, bizim soracaklarımız, konuşacaklarımız bu kadar. Sizin başka sorularınız var mıydı?

- Ben de sormak istediklerimi sordum. Teşekkür ederim.

- O zaman siz çıkabilirsiniz. Yarına kadar e-maille veya arayarak sonuçları söyleriz.


Çıktığında Uğur Bey nasıl geçtiğini sordu.

- Güzel geçti. Keşke alabilsem.

- Ben girmesem mi, acaba!

Uğur Bey’in bu centilmence tavrı hoşuna gitti. Ama yanlış olacağını düşündü. Ve itiraz etti.

Resepsiyonda oturup onu bekledi. Çıktığında yakındaki bir kahvede oturup muhabbet ettiler. Aslında daha çok soru cevap gibi oldu. Sanki yeniden mülakata girmiş gibiydi. Sonra vedalaşıp eve gitti.

Bir gün sonra şirketten e-mail geldi. Açtı. Alınmamıştı. Üzüldü. Koltukta düşüncelere daldı. Telefonun sesine irkildi. Açtı. Şirketten Filiz Hanım’dı.

- Burak Bey, umarım mülakat sonucuyla ilgili e-mailimiz size ulaşmıştır.

E-maili aldığını söyledi, teşekkür etti. Filiz Hanım, muhasebeci yardımcısı da alacaklarını ve onu almak istediklerini söyleyince önce ne söyleyeceğini bilemedi. Sonra kabul etti. Böylece 2 yıllık arayış son bulmuştu. En azından şimdilik. 

 

 

 

 

.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Değerli Yorumlarınızı Bekleriz.