Askerler çok gizli ve önemli bir operasyona hazırlanıyorlardı. Komutan dışında görevden kimsenin haberi yoktu. Görevin aşırı önemli olduğunu söyledi ve ilave etti:
- Öyle bir operasyona
gidiyoruz ki, dünyamızı mahvolmaktan kurtaracağız. Gelecek nesiller bizi
alkışla hatırlayacaklar. Hee.. Bu arada, çok dikkatli olmamız gerekir. Düşman
sinsidir. Aniden saldırıp hepsini öldüreceğiz. Sağ kalan olmamalı.
- Teslim olmak isteyen olursa,
ne yapacağız? – korkak sesle bir asker sordu.
- Asla! Onlar asla teslim
olmazlar. Onların var olması dünyamızın yok olmasına eşittir. Amaçları
dünyamızı yiyip bitirmek. Hepsi ölecek. Nokta!
- Emredersiniz, komutanım. –
askerler gür sesle hep bir ağızdan bağırdılar.
Dağlık bir köye geldiler.
Komutan düşmanın çitlerin arkasında olduğunu söyledi.
- 3 dediğimde hepiniz
saldıracaksınız. Ve çitleri geçer geçmez ateş açacaksınız.
Saldırı başladı. Askerler ateş
etmeye başladılar. Şimdiye kadar
duymadıkları bağırtılar geldi. Düşman bağırdıkça onlar ateş ediyorlardı.
Silahlarındaki tüm mermiler bittiğinde durdular. Galiba büyük operasyon sona
ermişti.
Sabahın güneşi yüzlerle ölü ineğin
üzerine doğuyordu. Bunlar ülkedeki son ineklerdi. Ve hepsini ‘kahramanca’ (!)
öldürmeyi başardılar. Askerler mutluluktan ağlıyorlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Değerli Yorumlarınızı Bekleriz.