- Bugün yapmam gereken şu kadar iş var.
- İş her gün var. Bugün boş ver.
Dinlen biraz.
-
Ama bugünün işini yarına bırakmamak gerek.
- Tamam.
- O
zaman ben bir yerden başlıyayım.
- Başla. Ama boşuna yorulacaksın.
-
Yani?
- Yanisi, yarına ertele!
- Erteledikçe
işler büyümeyecek mi?
- En azından şimdi
rahatlayacaksın.
- Evet,
haklısın. Biraz rahatlamaya ihtiyacım var aslında.
- Aynen. Boş ver işleri. En
azından bugünlük boş ver.
*
Hiç bu ve benzeri
diyaloglar yaşadınız mı iç sesinizle?
Kısa müddetli
yorulmaktan korumaya çalışan ama aslında uzun vadede daha çok yıpranmanıza
neden olan faydasız tavsiyeleri duydunuz mu?
Eğer benzer bir
durumla karşılaşıyorsanız birkaç tavsiye de benden gelsin.
Öncelikle,
ertelemek eşit değildir rahatlamak.
Ertelemek ileride
rahatsızlığınızın artmasına neden olan bir eylemdir.
Veya eylemsizliktir.
Erteledikçe işler
kaybolmuyor, kendiliğinden hallolmuyor.
Evet, iş
yapmayarak biraz zahmetten kurtulmuş gibi oluyorsun.
Ama o iş orda
beklediği sürece gerçek rahatlığa, huzura kavuşamıyorsun.
Zamanında az
zahmetle yapabileceğin bir şeyi erteleyerek ileride daha zor duruma sokuyorsun.
Zamanında bir
hafif taşı kaldırmak kadar kolay olan bir şey, ileride ağır bir kaya gibi olur.
Tavsiyeye
gelince.
Her gün az da
olsa bir şeyler yaparsan, bu sana uzun yıllar yardım edecek bir şeye dönüşür.
Örneğin, her gün yabancı
bir dil için 30 dakika ayırırsan, 2 – 3 sene sonra o dilde konuşabilirsin.
İşinde sana
avantaj sağlar.
Günde 30 dakika
çok mu?
Güne 30 – 40 dakika
erken kalkarak bunu yapabilirsin.
Veya gün içinde
vakit ayırabilirsin.
Kolay mı?
Değil.
Ama getireceği kazancın büyük olacağını düşünürsek denemeye değmez mi?
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Değerli Yorumlarınızı Bekleriz.