9 Şubat 2016 Salı

15. Gece - Farkındalık Işığı

İnsanın dünyada yarattığı karmaşaya, savaşlara ve tüm korkunç şeylere bakın. Bu, ne karamsar ne de iyimser bakış açısı. Yalnızca olan gerçeklere bakın. Görünen şu ki, bu dünyada barış, dostluk ve şefkat içinde yaşamak mümkün değil. Kişinin kendisiyle ve dünyayla barış içinde yaşaması için büyük bir zekâya gereksinmesi var. Burada yalnızca barış kavramına sahip olmaktan ve daha barışçıl bir dünyaya özlem duymaktan söz etmiyoruz ki, bu rahatlıkla ot bir yaşam anlamına da gelebilir. Böylesine karmaşanın ve haksızlıkların hâkim olduğu bir dünyada kişinin zihninde ve kalbinde kendisiyle barışık yaşaması mümkün mü? Sürekli bir şeylere özlem duyulan, çelişkiler, rekabet, taklit ve uyum sağlama çabasıyla dolu bir yaşam değil; nispeten doyuma ulaşmış bir yaşam değil; biraz şan, biraz şöhret, biraz maddi zenginliğe ulaşılmış bir yaşam değil ama barı­şın olduğu bir yaşam. Dinginliğin, canlılığın onurla var olduğu bir yaşam. Böyle bir yaşam olabilir mi?

Karmaşanın göbeğinde yaşayan bir insan böyle bir soru sorabilir mi? Dışarıda görünen dünyadaki karmaşayı gözlemlemede berrak olmalıyız. Her sabah gazetelerde korkunç şeyler okuyoruz. Uçaklar dünyanın bir ucundan diğer ucuna olağanüstü hızla -tekrar yakıt almaya gereksinim duymaksızın- gidebiliyor, insanlığı birkaç saniyede yok edebilecek bombaları ve gazları taşıyabiliyorlar. Kişi, insanlığın geldiği bu noktayı gözlediğinde, böyle bir soru sormanın gereksiz olduğunu bile hissedebilir. Hiç sorunsuz, hiçbir bencillik olmadan, içsel dinginlikle bu dünyada yaşamak nasıl mümkün olabilir? Bu konuda yalnızca sözcüklere dayanarak konuşmak bir anlam taşımaz. Ama tam bir dinginlik boyutunda birbirimizle iletişim kurmak zekâyı gerektiriyor.

(Bir Okur)


____________________________________

Değerli Yorumlarınızı Bekleriz.
Not: Anonim olarak yorum yapabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Değerli Yorumlarınızı Bekleriz.