İnsanın dünyada yarattığı
karmaşaya, savaşlara ve tüm korkunç şeylere bakın. Bu, ne karamsar ne de
iyimser bakış açısı. Yalnızca olan gerçeklere bakın. Görünen şu ki, bu dünyada
barış, dostluk ve şefkat içinde yaşamak mümkün değil. Kişinin kendisiyle ve dünyayla
barış içinde yaşaması için büyük bir zekâya gereksinmesi var. Burada yalnızca
barış kavramına sahip olmaktan ve daha barışçıl bir dünyaya özlem duymaktan söz
etmiyoruz ki, bu rahatlıkla ot bir yaşam anlamına da gelebilir. Böylesine
karmaşanın ve haksızlıkların hâkim olduğu bir dünyada kişinin zihninde ve
kalbinde kendisiyle barışık yaşaması mümkün mü? Sürekli bir şeylere özlem
duyulan, çelişkiler, rekabet, taklit ve uyum sağlama çabasıyla dolu bir yaşam
değil; nispeten doyuma ulaşmış bir yaşam değil; biraz şan, biraz şöhret, biraz
maddi zenginliğe ulaşılmış bir yaşam değil ama barışın olduğu bir yaşam.
Dinginliğin, canlılığın onurla var olduğu bir yaşam. Böyle bir yaşam olabilir
mi?
Karmaşanın göbeğinde yaşayan bir insan böyle bir soru sorabilir mi? Dışarıda
görünen dünyadaki karmaşayı gözlemlemede berrak olmalıyız. Her sabah
gazetelerde korkunç şeyler okuyoruz. Uçaklar dünyanın bir ucundan diğer ucuna
olağanüstü hızla -tekrar yakıt almaya gereksinim duymaksızın- gidebiliyor,
insanlığı birkaç saniyede yok edebilecek bombaları ve gazları taşıyabiliyorlar.
Kişi, insanlığın geldiği bu noktayı gözlediğinde, böyle bir soru sormanın
gereksiz olduğunu bile hissedebilir. Hiç sorunsuz, hiçbir bencillik olmadan,
içsel dinginlikle bu dünyada yaşamak nasıl mümkün olabilir? Bu konuda yalnızca
sözcüklere dayanarak konuşmak bir anlam taşımaz. Ama tam bir dinginlik
boyutunda birbirimizle iletişim kurmak zekâyı gerektiriyor.
(Bir Okur)
____________________________________
Değerli Yorumlarınızı Bekleriz.
Not: Anonim olarak yorum yapabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Değerli Yorumlarınızı Bekleriz.